16 Aralık 2007 Pazar

Çizgi roman...

Orta okula giderken bağımlılığım vardı çizgi romana. Okumadan duramıyordum. Okulda, otobüste, evde, her köşede.
Bir gün Adapazarının merkezinde Atatürk bulvarındaki bir oturakta yine heyecanla bir tane elimde, okuyordum. İlginç bir olay oldu. Sağ taraftan bir delikanlı kız arkadaşı ile el ele tutuşmuş önümden geçerken, birden döndü ve hızla bana yaklaştı. Kim diye kafamı kaldırırken tokadı "şraak" diye suratıma yedim. "Terbiyesiz" diye bağırdı. Ne olduğunu şaşırdım, donup kaldım. Sonra kız arkadaşının yanına gidip söylenmeye başladı, " bunlar çok terbiyesizleşti, artık v.s. v.s.". Dondum yerimde, ağlamaklı oldum bir an. Kendimi toparlamaya çalışırken, uzaklaşan bu büyük abi ve ablamı inceledim. Erkek sivri burunlu ayakkabıları ile külhan beyi edasında, belli ki taş fırınlık taslıyordu. Kız türbanlıydı, yüzünde saf bir ifadeyle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. İkisi de köyden gezinmeye gelmiş iki sevgili izlenimi veriyordu. Ama olmayabilirdi. Köyden şehre göç etmiş aile çocukları da olabilirlerdi. Şehir kültüründen yoksun kalmış, eski geleneklerine bağlı olan birileri olabilirdi. Düşünmeye devam ettim, acaba erkek bunu neden yapmış olabilirdi? Gücünü göstermeye mi çalışıyordu, yoksa kendince hava mı atıyordu? Sert çocuk...
Sonra gülümsedim. Kendimi toparladım." Gücün sadece bana yetiyor galiba" deyip ileriki yaşamında ailesi ile ilgili nasıl sorunları olabileceği, çocuklarının ne kadar şanssız olduğunu düşündüm.
"Lost" ve "Prison Break"ten sonra "Heroes" dizisini izlemeye başlayınca eski kahramanlarım, ve bu düşündürücü olayım aklıma geldi. Haydi, öpüldünüz....

Hiç yorum yok: